18 Nisan 2016 Pazartesi

Kılık-kıyafetin, sakalın İslam’la alâkası

Her şeyi o kadar birbirine karıştıran bir toplumuz ki, Arap kıyafetini bile mukaddes kabul ettik. Adeta eşyayı bile putlaştırdık.

İslam bize madde bağımlılığını ne kadar yasaklıyorsa, biz aksine maddeye daha çok bağlanıyoruz. Farkında olmadan putperestliğe doğru gidiyoruz. Dinde aşırı gitmenin sonucu bu…

Arap kıyafetinin İslam’da yeri yoktur. Bir hadis olduğu varsayılan bir sözün yanlış anlaşılması Arap kıyafetinin kutsal gibi görünmesine sebep olmuştur: “Kimlere benzemek istiyorsanız, onlardansınız demektir."

Mâna itibariyle gerçekten insan kimlere benzemek istiyorsa onlara özeniyor ve gönlü onlardan yana demektir. Ancak Arap’a benzemekle Müslüman’a benzemek ayrı ayrı şeylerdir. Arap’ın hepsi Müslüman mı ki Arap’a benzemekle Müslümanlardan olalım? Şekil itibariyle değil de kalple, inanç ve imanla Müslüman olunabileceğini hâlâ anlamış değiliz ne yazık ki! Hadis sahihse, inanç ve iman itibariyle kime benzersek onlardan olacağımızı anlayamayacak kadar düşünmekten uzaklaşmışız. Çünkü insanlar korkutularak; düşünmek, hatta Kuran’a dokunmak yasaklanmış, Kuran’dan uzaklaştırılmıştır.

Bacağına potur giyip, kafasında takkeyle dolaşan uzun sakallı insanlara bir bakalım. Hangisi din hakkında bilgi sahibi, hangisi ilim sahibidir? Kimsenin anlamayacağı üç-beş ezber Arapça sözle, insanları hükümleri altına almak isterler. Çoğu zaman da başarırlar. Bu zümrenin kesinlikle okumamış, cahil kesimlerden oluştuğunu görürüz. Veya Müslüman görüntüsü vererek halk arasında kendisine bir yer yapmaya çalışan veya bundan ticari menfaat sağlayan... Bunlar okumadıkları gibi düşünmezler de. Sadece kendilerine ezberletilmiş olan yalan yanlış, sahte hadislerle hareket eden kimselerdir. Toplumda bilgileri ve kültürleriyle saygınlık elde edememiş, ancak bu yolla şanslarını deneyen kimselerdir bunlar.

Toplumdan kendilerini ayıran, “Biz sizlerden değiliz” veya “Allah katında biz sizden üstünüz” imajı yaratanlardır. Ayrılıkçı, bozguncu kimselerdir. Onlar için sakal bırakıp, potur giymek Müslümanlığın simgesidir. Oysa düşünürsek bunun bir nevi şirk olduğunun farkına varırız.

Bu konuda en sert darbeyi Mehmet Akif vurur:

Sofusun farzedelim, şimdi de boy boy tesbih…
Dalkavuklar bütün insan kesilir lâ-teşbih!
Taylâsan, cübbe, kavuk, hırka, hep esbab-ı riyâ,
Dış yüzünden ÖMER’in devri mühitîn gûya.
Kimi sâim, kimi kaim, o tavanlar, yerler,
“Kul hüva-llahü ehad” zemzemesinden inler
Sen bu coşkunluğa istersen inan, hepsi yalan,
“Hüve”nin mercii artık ne “ahad”dir, ne filân.
Çünkü mâdem yürüyen sâde senin saltanatın,
Şimdilik heykeli sensin tapılan menfaatın.
Kanma, hey kukla kıyafetli adam, hey sersem,
Herifin ağzı ”samed”, midesi yüzlerce “sanem!
” 
Sakal konusuna gelince...

Hiçbir beygamberin sakalsız olduğu gözlenmemiştir. Yalnız bizim peygamberimizin değil...
Peygamberler devrinde sakalsız bir erkeğe de rastlamak mümkün değildir. Çünkü sakalı kesmek için araçları yoktur. 16. YY Osmanlı'sını anlamak için gittiğiniz Topkapı Müzesi'nde sadece ilkel makas türlerine rastlarsınız. Bu makaslarla sadece sakalı düzeltmek mümkün oluyordu. Kesmek ise hayaldi. Bu nedenle son peygamberden 900 sene sonra bile Osmanlı'da başka kesme aracı bulamazsınız.

Ustura, 1300'lü yıllarda icat edilmiştir. Yani İslamiyet'in doğuşundan 700 yıl sonra.... O usturalarla sakal kesmeye çalışanların suratları kan revan içinde kalıyordu. Usturanın Osmanlı'ya intikali ise yüzyıllar aldı.

Sakala bir başka açıdan daha bakalım:
Şayet sakal bırakmak sünnet ise papaz da haham da sünnete uyumuş demektir ki akla ve mantığa terstir. Bu kadar bile düşünmekten yoksun bir toplum haline mi geldik?

Hiç şüphe yok ki Petgamber bügün olsaydı sinek kaydı traş olurdu.

İşte bu nedenle Kuran, insanaları akla davet ediyor. Hâlâ düşünmez misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder